ARAŞTIRMA :
Ceyhun BOZKURT
Fatih ERBOZ
Selda Öztük KAY
111 yıllık kahpe plan
Türkiye’yi bölmek
Lozan’ı tanımayan tek ülke Amerika
Lozan’ın anlamını ve kazanımlarını anlayabilmek için, Türkiye’yi neredeyse haritadan silen Sevr Antlaşması’na bakmak yeterli
Sahte müttefik ABD, Türkiye’nin, bağımsız bir devlet olarak kabul edilmesini sağlayan Lozan Antlaşması’nı hâlâ tanımış değil
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması’na imza atan Amerika, her ne hikmetse Türkiye Cumhuriyeti’nin “Kuruluş Senedi” olan; bağımsız bir devlet olarak uluslararası toplumca kabulünü sağlayan Lozan’ı tanımayan tek ülke. Gazeteci-Yazar Hulki Cevizoğlu, “ABD niçin Lozan’ı tanımıyor” sorusuna şu cevabı veriyor: “İşgal ve Direniş adlı kitabımı yazarken, karşıma ABD çıktı. Bugün PKK’ya destek veren ABD, 1919’da da karşımızda imiş de haberimiz yokmuş.” Hulki Cevizoğlu, kamuoyundan saklanan gizli görüşmeleri, kitabında belgeleriyle şöyle açıklıyor: “Bakınız, o tarihte ABD Başkanı olan Wilson, Paris’te yanına Fransa Başbakanı Klemenso, İngiltere Başbakanı Loyd Corc ve Yunanistan Başbakanı Venizelos’u almıs, Türkiye’yi paylaşmak için emirler veriyor. Türkiye’yi 4’e bölen haritayı yapan da Wilson, ’İstanbul bir Türk kenti değildir. İstanbul Boğazı ve çevresini ABD mandasına almalıyız. Boğazlar’a ve İstanbul’a Amerikan askeri yerlestireceğiz’ diyor. ’Türkler’i medenilestirmek! için ülkemize 100 bin Amerikan askeri göndermeyi planlıyor.. Bugün Irak’a yaptıklarını bize yapacakmış da Mustafa Kemal’i aşamamış. Kurtuluş Savaşı ile ilgili önemli bir bilgi bugüne kadar milletten niçin gizlendi acaba?” Yeni Mesaj Gazetesi’nden Orhan Dede de, ABD’nin Lozan’ı imzalamamasının nedeninin Chester Projesi olduğunu ifade ediyor. Bu proje, demiryollarının finansmanı için gerekli olan kaynağı sağlıyor, ancak bölgedeki tüm madenlerin işletim hakkını 99 yıllığına ABD’ye veriyordu. Bu alan zengin krom, bakır ve petrol yataklarıyla doluydu. Proje, bazı ayak oyunlaryla TBMM’den geçti. Ancak Mustafa Kemal, bu anlaşmayı yırtıp attı. Bunun üzerine ABD, Lozan Antlaşmasını imzalamadı. ABD Türkiye’nin sınırlarını hâlâ tam olarak tanımış değildir. İlişkiler ikili anlaşmalarla yürütülmektedir.
Türkiye yeniden kurulmuştu
Lozan Antlaşması, İsviçre’nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, S.S.C.B ve Yugoslavya temsilcileri tarafından Lozan Üniversitesi Salonu’nda imzalanmış barış antlaşmasıdır. Atatürk önderliğinde Milli Mücadele’ye başlayan Türk ulusu savaş meydanlarında büyük zaferler kazanmış ve Lozan Antlaşması bunu siyasi ve hukuki alanda tescil etmiştir. Barış görüşmeleri
8 ay sürmüş ve Türk tarafının kayıtsız şartsız bağımsızlık talebi nedeniyle çetin geçmiştir. Görüşmelerde Türkiye’yi temsil eden İsmet Paşa başkanlığındaki heyetin bu başarıdaki rolü büyüktür. Anlaşma, öncelikle Türkiye’nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak uluslararası topluma kabul edilmesini sağlamıştır.
Sınırlar çizildi
Lozan ile Misak-ı Milli hedeflerine çok büyük ölçüde ulaşılmıştır. Kapitülasyonlar kaldırılmış, Osmanlı borçlarının ödenmesi makul bir takvime bağlanmıştır. Antlaşma, bu açıdan bir ekonomik bağımsızlık belgesi olma özelliğine de sahiptir. Ayrıca Lozan, yaklaşık 200 yıldır devam eden Türk-Yunan çatışmasını sona erdirerek, ulaşılan barışla iki ülke arasında bir denge oluşturması bakımından da önem taşımaktadır. Lozan bugün bile hala yürürlülüktedir. Bunda, Atatürk’ün belirlediği “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine sadık kalmamızın rolü büyüktür. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri de, Lozan Antlaşması’nda yer almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün oluşturan Türkiye’de yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktadır. Ayrıca, anlaşma ile azınlıkların mal, mülk ve ibadet hakları güvence altına alınmıştır.
Gözlemciler şok geçirdi
İsmet Paşa, Lozan’daki salonun kapısına “Amerikalıları istemiyoruz” yazılı bir yafta astırdı, ABD’li gözlemciler şaşkına döndü.
ABD’nin Osmanlı Devleti döneminde Büyükelçiliğini yapan Henry Morgenthau, ABD Başkanı Wilson’a İstanbul’da mandacı bir yönetimin şart olduğunu anlatıyordu. Morgenthau’nun bu düşüncesi, The New York Times Gazetesi’nin 24 Mayıs 1919 tarihli nüshasında haber olmuştu. Aynı gazetede 29 Ağustos 1919 tarihinde yayınlanan bir başka haberde ise Osmanlı’nın parçalanmadan önce tercihen ABD birlikleri tarafından polis denetimi altına alınması yazılmıştı. ABD’nin “Ortadoğu Yardım Komitesi” Başkanı David Arnold, 100 bin Amerikan askerinin bu iş için yeteceğini belirmişti. Aynı gazetenin 22 Kasım 1922 tarihli sayısında ise, İsmet Paşa, Amerika’yı sadece kendi çıkarları peşinde koşan bir devlet olarak nitelemişti. ASIA isimli Amerikan dergisinde, Ocak 1920 tarihinde Lewis Heck imzasıyla yayınlanan makalede ise, İstanbul şehrinin yakın bir gelecekte önemli bir iş merkezinin olacağını, Amerikan misyonerleri ve eğitim kurumlarının katkılarıyla büyük imkanlara kavuşağı kaydediliyordu. Yine New York Times, 23 Kasım 1922 tarihli nüshasında, Lozan’daki Konferans Salonu’nun kapısında bir yaftada iri harflerle “Amerikalıları İstemiyoruz” yazdığını, Amerikalı gözlemcilerin ise şok geçirdiklerini bildiriyordu. Yaftanın altında İsmet İnönü’nün imzası vardı.
Mandacı zihniyet
ABD Büyükelçisi Henry Morgenthau, İstanbul’da mandacı bir yönetim istemişti.
Ermenilerce satın alınmış James W. Gerard adlı Türk düşmanı ABD’li Büyükelçi, Amerikan Senatosu’nun Lozan Antlaşma’sını reddetmesi için yoğun çaba harcamıştı.
ABD Temsilciler Meclisi, Atatürk’e hakarete seyirci
Upshow adlı bir küstah, Atatürk’e “Timurlenk kadar hunhar, müthiş İvan kadar sefih” diye hakaret etti ve herkes bu hezeyanı seyretti.
Türkiye’nin altını oymak isteyen ABD, geçmiş dönemde Atatürk’e yapılan inanılmaz hakaretlere seyirci kaldı. ABD’nin Temsilciler Meclisinin, 69’uncu Kongre Tutanakları, hasta ruhlu bir kişinin hezeyanlarına tanıklık etti. Rasim Giresunlu, Ufuk Ötesi’ndeki köşesinde, 18 Ocak 1927 tarihinde yapılan ikinci oturumda, temsilcilerden “Upshow” adlı bir fanatiğin, ağzındaki vahşet salyalarını sağa sola saçarak, şöyle haykırdığını yazıyor:
Diktatöre benzetti
“Antlaşma (kastedilen Lozan) Timurlenk kadar hunhar, Müthiş İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üstüne oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatörün (kast ettiği Atatürk), zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar (kast ettiği yine Atatürk), savaştan bıkmış bir dünyaya, bütün uygar uluslara, onursuzluk getiren bir diplomatik antlaşma kabul ettirmiştir. Buna, her yerde, bir ’Türk Zaferi’ dediler. Ve eski dünya parlamentolarını bunu kabule ikna ettikten sonra, büyük sermaye gurupları, soğukkanlı ticaret erbabı ve giderek güya din temsilcileri bile Türkiye’yi uygar uluslar masasında uluslararası bir konuk durumuna yücelterek ABD’yi yüksek ülkülerinden uzaklaştırmada birleştiler.”
Ermenilere satıldı
Türkiye aleyhine yürütülen kampanyalarda etkili olan bir diğer isim de ABD Başkanı Wilson’du. Wilson, daha önce Almanya’da büyükelçilik yapmış James W.Gerard adlı Türk düşmanına, 13 Aralık 1923 tarihinde bir broşür yayınlattı. Ermenilerce satın alınmış bu çapsız adam, o yıllarda yayınladığı “Senato, Türk Antlaşmasını Reddetmelidir” başlıklı broşürde şu ifadeleri kullanıyordu: “11 Aralık tarihli mektubunla birlikte gönderme nezaketini gösterdiğin Lozan Antlaşması hakkındaki yazını henüz gördüm ve arkadaşlarınla birlikte Senato nezdinde bu anlaşmanın adaletsizliğini gösterme işini üstlendiğine memnun oldum. Bu antlaşma gerçekten de adaletsizdir ve protestonun etkili olmasını yürekten ümit ederim.”
Bu arada, The New York Times Gazetesi’nden İsaac F. Marcosso isimli küstah da 7 Ekim 1923’te Atatürk’ü faşist Mussolini ile bir tutup diktatör ilan ediyordu.
|