ABD; katliam, komplo kardeş kanı demektir
Dünyanın hangi bölgesinde olursa olsun, kendi çıkarları uğruna iç savaş çıkarmaktan hiçbir zaman çekinmedi.
19. ve 20. yüzyıllarda olaylarla belgelenen acı gerçek
Amerika Birleşik Devletleri tarihine baktığımız zaman özellikle son 200 yılda katliam, cinayet ve suikastlarla karşılaşırız. Bu tabloda, Amerikan faşist yapısının çıkarları en üst noktada olduğu için, bazen başka devletler çarpıştırılır, bazen de aynı ülkedeki kardeşler birbirine kışkırtılarak iç savaş koşulları yaratılır. 1980 öncesini ele aldığımız bölümde, Gazetemiz yazarı Prof. Dr. Özcan Yeniçeri’nin anlattığı gibi, “yeri gelir sabah ülkücünün vurulmasına aracı olan silah, öğleden sonra bir devrimciye doğrultulur.” Orada, kardeşlerin karşılıklı olarak hayatlarını kaybetmesi değil, Amerikan çıkarları çalışmaktadır.
Kışkırtıcılık geçmişi
Bu kardeş kavgalarının en önemli unsurlarından birini de Kürt konusu oluşturmaktadır. Yaklaşık bin senedir Anadolu’da beraber yaşayan, çok ciddi bilimsel kaynaklarda 27 Türk boyundan biri olduğu vurgulanan Kürtler, emperyalizmin ortaya çıkışından itibaren hiçbir zaman rahat bırakılmadı. 19. yüzyıldan itibaren, Kürt kökenli vatandaşlarımız, bir kışkırtma faaliyetinin hedefi oldu. ABD-Türkiye ilişkileri kronolojik olarak incelendiğinde bu acı gerçek ortaya çıkar. Kışkırtıcılığın geçmişine baktığımız zaman en çarpıcı dönem, 1900’lerin başı olarak dikkat çekiyor. 1800’li yıllarda Ermenileri kışkırtma hareketleri sonuç vermiş, Türkleri katleden bir halk oluşmaya başlamıştı. Ermeni çeteleri bulundukları bölgelerde katliamlar gerçekleştirip, ayaklanmalar çıkartırken, Kürtler, işbirlikçi bir kesimin çıkardığı isyanlar dışında Müslüman Türklerin yanında yer almıştı.
Rahat bırakmadılar
Başta ABD olmak üzere emperyalistler, hiçbir zaman Kürt kökenli vatandaşlarımızı rahat bırakmadı. Sürekli bir sorun varmış gibi hareket etmeye çalıştılar. Emperyalistlerin, İsrail ve Ermenistan’ın ardından, bu coğrafyaya sokmak istediği “Üçüncü Kama” nın adı “Kürdistan” olacak ama bu hiçbir zaman Kürt kökenli vatandaşlarımızın çıkarına olmayan bir kukla yapıdır. Bu çalışmalarını son 15 yılda iyice hızlandıran, Amerikan devleti, ortaya çıkan BOP haritası ve Amerikalı yetkililerin “22 ülkenin sınırları değişmeli” sözleriyle bu operasyonu açıkça itiraf ediyor. Özellikle de son 23 yıldır, dünyanın en vahşi terör örgütlerinden biri olan PKK’ya verilen destek bunu kanıtlıyor.
Koz olarak kullanılıyor
Emperyalistlerin desteklediği Kürtler, sadece Türkiye’de değil, Irak’ta, İran’da ve Suriye’de, sürekli bir eylemlilik süreci yaratmaya çalışıyor ve o ülkelerin içişlerine yönelik müdahaleleriyle gündeme geliyordu. Bu üç ülke ayrılıkçı terörü zaman zaman Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullansalar bile, terör bugün kendilerini de tehdit ediyor. Büyük tehdit Amerika ise bölgede “Kürt kozunu” sürekli gündemde tutuyor.
Barzani, Berzenci’nin görevini devraldı!..
Osmanlı’ya Irak’ta isyan başlatan Berzenci aşiretinin reisi Şeyh Mahmut’un gücünü kaybetmesi, sahneye Barzanileri çıkardı
Irak’ın kuzeyi, geçmiş yüzyıllarda önemli ticaret yollarının güzergahında olması, sanayi devriminden sonra da zengin petrol yatakları dolayısıyla, hep bir mücadelenin merkezi olmuştu. Feodal yapısından bir türlü kurtulamayan bu coğrafya, hep birkaç aşiret tarafından kontrol edilmişti. Barzani ailesinden önce bölgede en güçlü aşiret Berzencilerdi. Araştırmacı-Yazar Hakkı Öznur’un ‘Cahşların Savaşı’ adlı kitabında Berzenci ailesiyle ilgili önemli bilgiler yer alıyor. Kürtçülük hareketinin önderliğini de Berzenci aşiretinin reisi Şeyh Mahmut Berzenci yapmıştı.
Bölgede terör estirdi
Şeyh Mahmut, aşiretin başına geçtikten sonra bölgede terör estirmişti. Osmanlı’ya karşı ilk olarak Çarlık Rusya’sı ile işbirliğine çalışmış, Bolşevik iktidarının emperyalist saftan çekilmesiyle İngilizlerin kucağına oturmuştu. 1917’de Bağdat’ı ele geçiren, 1918 yılının 9 Mayıs’ında da Kerkük’e giren İngilizlerle temasa geçmeye çalışan Mahmut Berzenci, İngiliz raporlarına göre, İngilizlerin bölgedeki temsilcisi olmak istemişti. Ancak aynı ay içinde Türk güçleri Kerkük’e yeniden girmiş ve Mahmut Berzenci’yi tutuklamıştı. Bölge ve aşiret mensuplarına insan gibi davranan Türk askerinin bu tavrı önder Kürtleri etkilemiş, Türk düşmanı aşiretin bazı mensupları Türk ordusuna katılmıştı.
Nixon’a mektup
Ancak İngilizlerin yeniden bölgeye hakim olması üzerine Berzenci, pervasızca mektuplar yazmaya başlamıştı. Bu mektuplarında İngilizlerin denetimi altında özerk bir Kürt devleti kurulmasını talep etmişti. Meşhur Binbaşı Noel’i bölgeye “ayrılıkçı Kürt hareketini örgütlemesi” için gönderen İngilizler, Berzenci’yi 1918’de “Güney Kürdistan Kralı” ilan etmişti. Berzenci sadece İngilizlerden değil Amerikalılardan da işbirlikçilik talep ediyordu. Paris Barış Konferansına katılıp bir şeyler koparmaya çalışan Berzenciler adına hareket eden temsilciler, ABD Başkanı Wilson’a bir mektup göndererek, 8 Ocak 1918 tarihinde açıkladığı prensiplere uyulmasını talep etmişlerdi.
Azılı Türk düşmanı
Berzenci’nin talepleri bir süre sonra İngilizleri de çıldırttı. Hayatı emperyalizm işbirlikçiliği ile geçen Berzenci, bu gelişme üzerine “İngiliz emperyalizmine karşı cihat” çağrısı yaptı. Ancak kendisi bölge dışına kaçtı. İngilizlerden özür dileyen Berzenci, 1956 yılında Bağdat’ta öldü. Berzenci, hayatı boyunca hep azılı bir Türk düşmanı ve emperyalist pi-yonu oldu. Öldükten sonra Berzenciler de sessiz sedasız, eski güçlerini yitirdiler ve kayboldular. Berzenci daha hayattayken, bir aşiret daha güçlenmeye ve Irak’ın kuzeyini hakimiyet alanı haline getirmeye başlamıştı. Bu aşiret Barzan Köyü merkezli Barzanilerdi.
Meclis’te hararetli tartışma
TBMM’de Atatürk’ün de katıldığı oturumda söz alan Rauf Orbay’ın Musul ve Kerkük’ün hakimiyetinin Türkiye’ye verilmesini istemesi, mebuslar tarafından coşkuyla karşılanmıştı.
Kürt isyanına İngilizler hep destek verdi
1800’li yılların başından itibaren özellikle Anadolu’da yaşayan Kürtleri kışkırt-manın başrolünü İngilizler üstleniyordu.
İngilizler Irak topraklarındaki Kürtlerin kontrolünü ele geçirdikten sonra, Anadolu’daki Kürtlere de el attı. 1921’deki Koçgiri isyanı, 1924’te Beytüşşebap’taki Kürt isyanı İngilizlerin desteğiyle gerçekleşti. Prof. Dr. Mim Kemal Öke, o tarihlerdeki Kürt isyanlarının arkasında İngilizlerin olduğunu belirtiyor. Öke’ye göre isyanlar tamamen İngiltere’nin bölgedeki politikasıyla örtüşüyordu; “İngilizler Anadolu’daki Kürtleri aşiretler vasıtasıyla isyana teşvik etti, silah verdi. Tek bir amacı vardı: Musul-Kerkük ve Kuzey Irak bölgesini kontrolünde tutmak. Bunda da başarılı oldu.”
Oyunun bir parçası
Bu isyanların haricinde özellikle 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması öncesi ve o döneme denk gelen bazı isyanlar da İngiliz oyununun bir parçası olarak değerlendiriliyor. 1926 Ağrı, 1927’deki Mutki ve hatta 1930’daki Pülümür isyanının bile İngiliz bağlantılı olduğu vurgulanıyor. Tarihçi İsmet Bozdağ, “Bölgede isyan ve kışkırtmalarda etkili olan İngilizler bu işi çok iyi yaptılar. Kürt isyanlarının arkasında İngilizler vardı” diyor. Sadece İsmet Bozdağ değil onun gibi düşünen Yunus Nadi de Lawrence’i yazarken İngilizleri Ağrı isyanı ile birebir ilişkilendiriyor.
Meclis zabıtlarımızı biliyorlardı
Lozan görüşmeleri sırasında bütün Avrupa ülkeleri kapitülasyonların kaldırılması fikrine karşı çıkarken, özellikle İngiltere Musul’daki hakimiyeti için mücadele vermişti. Ama İngilizlerin elinde çok sağlam deliller ve buna bağlı olarak haklı bir korku sendromu bulunuyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki görüşmeler sırasında Hasan Saka, ardından Rauf Orbay, Musul ve Kerkük hakimiyetinin Türkiye’ye verilmesi için konuşmalar yaptıktan sonra, Bağdat’ı ele geçirme düşüncesini bile ileri sürmüşlerdi. Araştırmacı-tarihçi Orhan Koloğlu’na göre, İngilizlerin bu zabıtlardan haberi vardı; bu yüzden Kürt isyanlarını desteklediler.
İngiliz silahı Şeyh Said isyanında
Anadolu’ya silah nakliyatı sadece Irak üzerinden yapılıyordu. Zaten İngilizlere ait silahların Şeyh Said isyanında kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Pek çok uzmana göre de Şeyh Said isyanının arkasında sadece ve sadece İngiltere vardı. Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ercan Çitlioğlu bu görüşe inananlardan. Orhan Koloğlu’nun yorumu, isyanın İngilizler tarafından çıkarıldığı konusuna son noktayı koyar nitelikte: “Şeyh Said isyanı İngilizler tarafından çıkartıldı. Amaç Türkiye’yi o sırada yaklaşmakta olan Ankara Antlaşması’nı imzalamaya zorlamaktı. Bunda da başarılı oldular. Zaten isyancılarda yakalanan silahların tamamı İngiliz marka tüfeklerden oluşuyordu. Bu da açıkça herşeyi ortaya koyuyor.”